Pages

5 Mayıs 2011 Perşembe

Buzul

Buzul, dağ zirvelerinde yaz kış erimeyen ve yer çekiminin etkisiyle yer değiştiren büyük kar ve buz kütlesidir. Eğimli arazilerde yıllar boyunca biriken kar kütlesinin önce buzkar, sonra da buza dönüşmesiyle oluşur. Buzullar okyanuslardan sonra dünya üzerindeki ikinci büyük su deposu ve en büyük tatlı su deposudur, tatlı suyun % 98,5'ini oluştururlar. Hemen hemen her kıtada buzullara rastlanır. Dünya'nın belirli bölgeleri, bütün yıl erimeyen ve "buzul" adını alan buzlarla kaplıdır. Bunlar kutup bölgeleriyle yüksek dağların tepeleridir. Buzul oluşabilecek bölgenin deniz yüzeyinden yüksekliği, enlemin artmasıyla azalır. Ekvator yakınlarında 0° enlem çevresinde buzullara rastlamak için Runewenzorilerin 4.400 m yüksekliğine çıkmak gerekirken, Alplerde (45°) 2500 m'ye, Norveç'te (60°) 1500 m'ye çıkmak yeterlidir. Kutupta buzullara deniz yüzeyinde rastlanır.
Buzullarla taşınan kayalar ve çökeltilerle oluşan uç, yanal, yer ve orta buzultaşları, buzul teknesi (U şekilli vadiler), buzyalağı (buz sirki) buzullarla ilgili jeolojik yüzey şekilleridir.
Buzulların Oluşumu ve Yapısı
Buzulu oluşturan kar sürekli olarak donma ve erimeye maruz kalır ve taze yağan kar tanelerinden bir çeşit taneli kar olan buzkar (névé) hâline dönüşür. Üzerindeki buz ve kar katmanlarının basıncı altında bu taneli kar daha da yoğun olan eski kara (firn) dönüşür. Yıllar süren bir dönemden sonra eski kar katmanları daha da sıkışarak buzulu oluşturan buza dönüşür. Buzulların kendine özgü mavimsi renginin nedeni gökyüzünün de mavi görünmesini açıklayan Rayleigh saçılımıdır.
Buzulun alt katmanları basınç nedeniyle erimeye maruz kalır ve buzulun tamamı bir akışkan gibi hareket eder. Buzullar akışkan gibi hareket etmek için eğime ihtiyaç duymaz, birikme bölgelerinde sürekli yağan karın birikmesi bu hareketi sağlar. Buzulların üst katmanları kırılgandır ve zaman zaman yarıklar (crévasse ve Bergschrund) oluşturur. Bu yarıklar nedeniyle gerekli güvenlik önlemi alınmadan buzulun üzerinde gitmek tehlikelidir. Eriyen buzul suları, buzulun içinden ve altından tüneller kazarak akar ve buzulun hareketini kolaylaştırır.
Kar yağışının çoğunu alan en üst kısma "birikme bölgesi" denir. Genel kural olarak buzulun yüzey alanının %60-70 arası birikme bölgesi sayılır. Buradaki buz kalınlığı bölgedeki kayanın aşırı erozyona uğramasına neden olacak kadar büyük bir kuvvetle aşağı doğru baskı uygular. Buzul bölgeden gittikten sonra kalan kâse ya da amfiteatr biçimindeki bu çöküntüye buzyalağı ya da sirk adı verilir.
Buzulun diğer ucuna, bittiği yere, çökelti ya da aşınma bölgesi adı verilir. Bu bölgede eriyerek kaybolan buz, kar yağışıyla birikenden daha fazladır. Aynı zamanda buzul çökelleri bu bölgede ortaya çıkar. Buzulun yok olana kadar inceldiği bölgeye buzul cephesi denir.
Her iki bölgenin birleştiği yüksekliğe denge hattı denir. Bu yükseklikte yeni kar yağışı ile biriken buzun miktarı, aşınma ile kaybedilen buzun miktarına eşittir. Birikme bölgesinin aşağı doğru olan aşındırma kuvvetleri ile aşınma bölgesinin çökel bırakma yatkınlığı birbirini dengeler. Ancak yanal erozyon kuvvetleri dengelenmediğinden, akarsuların oyduğu v şeklindeki akarsu vadileri buzullar tarafından u şekilli buzul vadilerine dönüşür.
Bir buzulun "sağlığından" söz edilirken birikme bölgesinin alanı aşınma bölgesinin alanıyla kıyaslanır. Sağlıklı buzulların birikme bölgesi daha geniş olur. Doğrusal olmayan birçok bağlantı, birikme ve aşınma arasındaki ilşkiyi belirler.
Küçük Buz Çağı'nın ardından 1850 yıllarında dünya buzulları oldukça önemli oranda geri çekildi. Bu gerilemenin ana sebebi sanayi Devrimi'nden sonra dünya üzerinde giderek artan oranda karbondioksit (CO2) üretilmesi ve bu karbondioksidin karbonik asit üretmek için gereksinimi olan suyu doğrudan buzullardan almasıdır. Avrupa'daki Alp Dağları buzullarının yakınlarında kurulan fabrikalar oldukça önemli oranda yakıt tüketmiş ve yanma sonucu ortaya çıkan bu karbondioksidi atmosfere bırakmıştır. 1980'lerden itibaren hızlanan bu geri çekilme, küresel ısınma ile bağlantılandırılmaktadır.
Buzulların oluşabilmesi, bulundukları enleme ve iklime bağlıdır. Kutup bölgelerinde buzullar deniz seviyesinde iken, Alp Dağları'nda 2.700 - 3.500 m yüksekliktedir. Dönencelerin arasında ise buzullarla daha yükseklerde karşılaşılabilir. Bir buzulun oluşması ve devamlılık sağlaması için yağış olması ve yağarak biriken buzun aşınarak kaybolan buzdan fazla olması gerekir. Çok soğuk iklimlerde bile yeterince yağış almayan bölgelerde birikme olmayacağından, buzullar da oluşmaz. Dördüncü zaman'daki (kuvaterner) buz çağlarında Sibirya'nın büyük çoğunluğu, orta ve kuzey Alaska ve Mançurya'nın tamamı bu durumdaydı. Günümüzde de Antarktika'nın McMurdo Kuru Vadileri'ndeki ve And Dağları'nın 19°S ile 27° enlemleri arasındaki bölümünde, aşırı kurak Atacama Çölü'nün üzerindeki alanda da bu nedenle buzullara rastlanmaz. And Dağları'nın bu bölgesi deniz yüzeyinden 6.700 m yüksekte olmasına rağmen, soğuk Humboldt akıntısı yağışı tamamen engeller. Ek bilgi: Dünyadaki tüm buzullar erirse deniz seviyesi her yerde 2 metre artar.

Buzul Görüntüleri:

                                                                                                           Ağrı Dağı






Buzul Videoları:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder