Jeoloji veya yerbilim dünyanın katı maddesinin, içeriğinin, yapısının, fiziksel özelliklerinin, tarihinin ve onu şekillendiren süreçlerin incelenmesini içeren bilim dalıdır.Yer bilimleri bünyesinde ele alınır.
Yerbilim geniş anlamı ile, yerküresinin güneş sistemi içerisindeki durumundan onun fiziksel ve kimyasal özelliklerine, oluşumundan bu yana geçirdiği değişikliklere, üzerinde yaşayan canlıların evrimine kadar geniş bir kapsama sahiptir. Yeryuvarlağın tarihinden, yaşam, yerkabuğunun bileşimi ile yapısal koşullardan ve yer üzerinde gelişen evrimlere hakim kuvvetlerden bahseden bilimdir.
Yerbilim, dar anlamı ile ya da çoğunlukla algılandığı biçimiyle, bütün yeryuvarlağının değil, özellikle ortalama kalınlığı 35 km olan katı yerkabuğunun bilimidir. Bu şekliyle jeoloji, yeryüzünü ve yeryüzü ile insan toplulukları ilişkisini inceleyen coğrafyadan ve yerküresini tüm olarak fiziksel yöntemlerle inceleyen jeofizikten ve jeokimya ve de jeodeziden ayrılmaktadır.
Astrojeoloji (bazen gezegensel jeoloji olarak çevrilebilecek planetary geology olarak da anılır) ise güneş sistemindeki diğer cisimlere jeolojik prensiplerin uygulanmasını içerir. Bununla birlikte, selenoloji (Ay bilimi - Ay'ın incelenmesi) gibi, özelleşmiş terimler de kullanılmaktadır.
Yerbilimciler Dünya'nın yaşının yaklaşık olarak 4.6 milyar (4.6x109) yıl olarak tanımlanmasına yardımcı olmuşlar, Dünya'nın litosferinin hareketli tektonik plakalara ayrıldığını tespit etmişlerdir. Teorik boyutun yanı sıra, jeoloji çok geniş bir pratik alana sahiptir; yerbilimciler örneğin dünyanın doğal kaynaklarının ve metallerin yerlerinin tespit edilmesine ve idare edilmesine yardımcı olurlar. Ayrıca değerli taşlar ve birçok mineral ile de ilgilenirler.
Jeoloji sözcük olarak ilk kez Jean-André Deluc tarafından 1778 yılında kullanılmış ve Horace-Bénédict de Saussure tarafından 1779 yılında sabit bir terim olarak ortaya atılmıştır. Bu bilim dalı Encyclopædia Britannicanın 1797'de tamamlanan üçüncü baskısında yer almasa da 1809'da tamamlanan dördüncü baskıda uzun bir açıklama ile yer almıştır[1]. Sözcüğün daha eski bir anlam taşıyan ilk kullanımı ise Richard de Bury tarafındandır ve dünyevi ile teolojik hukukun ayrıştırılması anlamını taşır.
Jeoloji sözcüğü Yunanca γη- (ge) "arz, dünya" ve λογος (logos) yani "kelam"dan köken almaktadır. Türkçe'de kullanılan sözcük, Türkçe'ye Fransızca géologie sözcüğünden gelmiştir. Fransızca sözcük ise Latince geologiadan türemiştir.
Jeomorfoloji, yerbiçimbilim olarak da bilinir, Yer'in yüzey şekillerinin tanımlanmasını ve oluşum süreçlerinin açıklanmasını konu edinen bilim dalıdır. Jeo yani "yer", morfo, yani "şekil" ve -loji yani "bilim". Jeomorfoloji (geomorphology), karalar üzerinde ve denizaltında yerkabuğunun yüzeyinde görülen şekilleri (landforms) inceleyen, oluşum ve evrimlerini açıklayan, bunları kendi metodolojisi içerisinde sınıflandıran, coğrafi dağılım ve gruplandırmalarını, nedenleriyle birlikte araştıran bir bilim dalıdır. Bu tanım doğrultusunda çok disiplinli bir bilim dalı olan yerbilimleri topluluğunun bir dalını oluşturur. Jeomorfoloji konusu bakımından bazı ülkelerde (ABD, Kanada) yerbilimleri içerisinde, yerkabuğunun yapısı ve dinamiğiyle ilgili jeolojinin, bazılarında ise (Türkiye, Fransa) insan-doğal çevre koşulları arasındaki ilişkiyi inceleyen fiziki coğrafyanın alt dalıdır. Fiziksel coğrafik yaklaşımda jeomorfolojinin konusu olan yerşekilleri iklim, sular ve doğal canlılarla birlikte değerlendirilir. Jeolojik açıdan ise yerkürenin cansız elemanları olan yeryapısı, yerşekli, iklim ve sular (fizyografya) jeomorfolojinin konusunu oluşturur. Jeoloji, jeofizik, haritacılık, toprak bilimi ve taş bilimi jeomorfolojinin yararlandığı başlıca bilim dallarıdır. Jeomorfoloji incelediği konulara göre alt dallara ayrılır. "Fluviyal Jeomorfoloji" akarsuların oluşturduğu yeryüzü şekillerini, "Karst Jeomorfolojisi" kireçtaşları üzerinde oluşan şekilleri, "Kıyı Jeomorfolojisi" deniz ve göl kıyılarındaki şekilleri, "Buzul Jeomorfolojisi" buzullar tarafından oluşturulan yeryüzü şekillerini inceler.
Yukarıdaki tanımdan da anlaşılabileceği gibi jeomorfoloji, yerkabuğunda güncel olarak süregiden yerşekillenmesi süreçleri ile uğraşır ve nihai olarak jenetik yaklaşımla bu şekillenmenin tarihçesini ortaya koymaya çalışır. Yerkabuğu ve yer yapısında güncel olarak meydana gelen olay ve değişimler aynı zamanda jeolojinin de konusudur ve jeoloji bilimi bunlardan topladığı bulgularla yerkürenin zaman içerisinde geçirdiği evrimi aydınlatmayı hedefler. Bu kapsamda jeomorfoloji bugünün jeolojisi, jeoloji ise geçmişin jeomorfolojisi olarak değerlendirilebilir. Jeomorfoloji bilimi fiziksel coğrafya ve jeoloji araştırma yöntemlerinin her ikisini birden kullanır. Jeomorfolojik araştırma ve anlatımlar genelde sistematik ve analitik olmak üzere iki türde yapılır. Uygulamalı jeomorfoloji araştırmalarında ise jeolojideki mühendislik alt disiplini araştırmalarına benzer yöntemler uygulanır. Sistematik yaklaşımda (systematic approach) yer şekilleri görünüm ve büyüklüklerine göre ana yerşekili gruplarından başlanarak en küçük şekillere kadar taksonomik bir sınıflandırmaya tabi tutulur ve tanımlanır. Analitik yaklaşımda (analytic approach) ise yerşekilleri oluşum süreçlerine göre ayırt edilir.
Yukarıda anlatılanlar genel olarak klasik Jeomorfoloji konuları içerinde sayılan olgulardır. Günümüzde Jeomorfoloji oldukça fazla gelişme göstermiş ve nitel yorum bilim aşamalarından sonra nicel ve bilimsel bir kimliğe kavuşmuştur.
Jeomorfoloji, her ülke de farklı bir görev üstlenmektedir. Doğu bloğundaki ülkelerde, genelde plütonist veya yapısalcı bir bakış açısıyla yaklaşıldığından, her zaman ekonomik getirisi olan sahalarda kullanılmaya çalışılmaktadır. Bu çalışmalara en iyi örnek petrol ve doğalgaz kaynaklarının tespitidir. Batıda ise neptünist yani iklimin hakim olduğu bir yaklaşım vardır ve burada genel olarak paleocoğrafik evrimi anlamaya, geçmiş ortamı analiz etmede kullanılmaktadır. Türkiye'deki jeomorfoloji betimlemeden öteye gitmemektedir. Yapılan en iyi çalışmalar, çok iyi jeolojik araştırması yapılan yerlerde, paleocoğrafik evrimin oluşturulmasıdır.
Jeomorfoloji, uygulamalı olarak çalışıldığında;
- Yol yapımı (demir ve karayolu ve marina)
- Erozyon tespiti (tarım alanı, mera, orman)
- Heyelan risk alanları tespiti (Türkiyede yapılmış tüm heyelan çalışmaları, meydana gelen heyelanları analiz eder, oysa aslolan; heyelan gerçekleşmeden bu sahaların tespitini yapmak ve gereklli yerleri uyarmaktır)
- Arkeolojik sahaların paleocoğrafik evrimini yapmak,
- Taşkın ovalarında, taşkın esnasında su altında kalabilecek yerlerin tespitini yapmak,
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder